top of page

Dervişane Bir Lider'e Doğru

Günümüz iş hayatında Lider’in ‘tutunmama’ kapasitesini geliştirmesi sanırım en önemli becerilerden biri. Ne demek ‘tutunmamak’?

  • Gerektiğinde birikimlerini bir kenara koyarak öğrenmeye açık olmak,

  • Birden çok doğru olabileceğini kabul etmek,

  • Eylemlerinin sonucuna bağlı değil sonuca açık olmak,

  • Ama öte yandan yeterince hazır olmadığında bile bir işe ‘göç yolda düzelir’ diyerek başlayabilmek,

  • Her daim umutlu olmak ancak hayalci olmamak,

  • Duygularını bir kenara koyup bir olayı objektif değerlendirebilmek,

  • Kendine inandığı kadar takımına da inanmanın sorumluluğunu alabilmek,

  • Zor durumlarla veya konuşmalarla yüzleşebilmek,

  • Böylece bazen ilerlemek için durmanın & demlenmenin gerekliliğini kavramak ve gereksiz bir aciliyet psikolojisi yaratmamak,

  • Bir konuya, olaya, kişiye ve ana teslim olabilmek,

  • Konfor alanından çıkma cesareti gösterebilmek,

  • (üstteki ile bağlantılı olarak) Yeri geldiğinde sürüncemede kalmış durumları net bir kararlılıkla yönetmek (ki aksi taktirde bu da kararsızlığın veya çatışmasızlığın yapay konforuna tutunmak demek oluyor…)

Bir çırpıda sayıverdiğimiz bu nitelikleri elde etmek kolay olmasa gerek. En başta söylemekte fayda var; bu ciddi bir öz çalışma yapmayı gerektiriyor! Evet, öz çalışma; yani “bu kadar işin arasında kişisel gelişime mi dalayım”, “ben zaten hayat okulundan öğreniyorum” ve “ben bu konularla ilgili eğitimler aldım, biliyorum” vb. sığ argümanlar üretmeden, samimiyetle kendine bakmak istemek! Çünkü yukarıdaki maddeleri okuyunca hemen anlaşılıyordur ki bu sadece Lider olmakla ilgili bir mesele değil, İnsan olmakla ilgileniyoruz.


İnsanın önceliği nedir? İş, aile, hobiler vs. derken yaşam geçiveriyor. Kendimizi oyalamayı, oyalarken de mutluymuş gibi davranmayı çok iyi biliyoruz. Neyi arıyoruz gerçekten biz? Samimiyetle bir sor kendine, neyin peşindesin! Çünkü neyin peşindeysen O’sun sen;


“Can konağını aramadaysan, cansın; bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, bir damla su arıyorsan susun, zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşıksın, gönlün neye kapılmışsa O’sun sen. Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir: “Neyi arıyorsan O’sun sen.” (Hz. Mevlâna)

İşte günümüz iş insanı için de uyarıcı bir soru; neyi arıyorsun?


Liderin Anlam Arayışı


Geçenlerde yaptığımız bir Enneagram ile eğitiminde bu konu tekrar gündeme geldi. “Çalıştığım organizasyon aracılığı ile bu dünyaya nasıl hizmet ediyorum? Ne arıyorum?” sorusu üzerine yoğunlaştık. 2 kişinin karşılıklı eşleştiği ve birinin anlattığı diğerinin de neden diye sorduğu bir uygulama idi. Tam 9 kere çocuk gibi “neden” diye sormasını istedik dinleyen kişinin. Zordu. Ama sonunda verilen yanıtlar zihinden kalbe doğru indi yavaş yavaş. Başka jenerik şeyler duyarken daha sonra şöyle şeyler işittim;

  • Misyonum dünyaya daha fazla sevgi getirmektir.

  • Misyonum insanları kendilerini gerçekleştirmeleri için yüreklendirmek ve onlara daha büyük hayaller kurmaları için ilham vermektir.

  • Misyonum, insanları durduran korkularıyla cesurca yüzleşmeleri için ilham vermek ve gerçekten istedikleri hayata sahip olmak için onları güçlendirmektir.

  • Benim görevim, gerçeği ve adaleti sağlamak ve insanları desteklemektir.

Eğitim esnasında gözlerim doldu. Bir insanın yaşam amacına dair kendi iç aleminde böylesine güçlü cümleler çıkarabilmesi beni hep duygulandırır. Üstelik bu söylenenlerin belki de en kırılgan oldukları yerlerle ilişkili olduğunu bilince… (Yani belki kendinde eksiğini duyumsadığı bir konuda rol model veya kendisinin ‘yaralı’ olduğu bir konuda şifacı olması gibi insanın…)


Sevgi, ilham, adalet, güç, gerçek… Yukarıda sıralanan bu niyetler manasıyla hissedildiğinde fark edilebilir ki her biri Varlık’ın temel nitelikleri olan arketipsel sözcükler. Platon bunlara İdea’lar dedi. Tasavvuf ilmi açısından ‘esmalar’ da diyebiliriz. İnsana aşkın olan fakat insanın giyindiği birtakım sıfatlar, isimler. Yani özünde hepimiz bir yönümüzle O’nu açığa çıkarmak üzere geldik dünyaya. Aynı olmamız beklenmez çünkü her birimizin radyo frekansı ayrı, ayrı kanallardan yayın yapıyoruz. Ama farklı olmamız da beklenemez çünkü bağlandığımız kaynağın özü aynı…


Şu hâlde “neyi arıyorsun” sorusu şuna dönüyor. Acaba “benden ne aranıyor”.

Felsefenin meşhur sorusu; “Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir?”


“Ben ne için varım burada? Bu dünyada sadece benim yapabileceğim, parmak izim gibi bana ait bir şey var, bir varoluş var. Onu iyi kılmanın, değerli kılmanın derdinde olmalıyım." (Soren Kierkegaard)

Dervişane Bir Lider Prototipi


Neden olmasın?


Çünkü derviş dediğimiz nedir neticede; kendindeki İlahi ismi & manayı açığa çıkarmak için gereksiz fazlalıkları atma yolunda samimi ve disiplinli çalışan kişi… Daha ‘fazla’ veya daha ‘ulvi’ bir yanıta ihtiyacımız var mı? Peki lider nedir? Kendi özgün katkısını bulmak için yerleşik kodlarını & paradigmalarını temizleme yolunda samimi ve disiplinli çalışan kişi. Fark var mı? Ben pek göremiyorum.


O halde lider, esas mücadeleyi kendisiyle veren kişi aynı zamanda. Eskiler “eli işte gözü oynaşta” derdi. Şöyle diyelim biz; eli işte gönlü kendini bilme işinde…


“Kendinizle mücadele etmenin gereğini anlamış olarak buraya geldiğinizi hatırlayın sadece kendinizle! Bu yüzden, size bu fırsatı veren herkese teşekkür edin.” (G.I. Gurdjieff)

Enneagram bu noktada çok iyi bir araç olarak karşımıza çıkıyor.


Enneagram, bize benliğimizin ‘çalışma mekanizmasını’ göstererek yaşamımızı bilinçli ya da bilinçsiz nasıl ördüğümüzü ve artık bize hizmet etmeyen döngülerden nasıl özgürleşebileceğimizi anlatıyor. Yani, Enneagram ile yapılan bu öz keşif süreci, ego ve kişiliğin çarpıtma ve 'oyunları' olmadan öz benliğimize, gerçek doğamıza geri dönüş yolumuzu bulmayı amaçlıyor.


Hemen bu noktada bir ego tanımı yapmakta da fayda var. Ego derken bilinen ‘egolu insan’ söyleminde söz konusu edilen kendini beğenmişlik vb. tipik davranışları kastetmiyoruz. Ego derken ‘sınırlı benliği’ anlıyoruz. İnsanın kendini özdeşleştirdiği her türlü sabit kimliği; yani şartlanmalar, özdeşleşilen cinsel, ailesel, toplumsal vb. roller, katılaşmış inançlar, ilişkiler, arzular, hayaller vb. tüm unsurların birleşik bir algısı olarak “ben” hissini…


“Ego için çok basit ama kullanışlı bir tanım; ego sabitlenme eğilimidir, ya burada olan bir şeye tutunmaya çalışarak ya da burada olmayan bir şeyin peşinden koşarak... Ego dediğim şey bilinçteki bir harekettir, tıpkı denizdeki dalgalar gibi... Bu sabitlenme ve kavrama eğilimi tüm ıstırabın kaynağıdır.” (Nirmala)

Enneagram, bir anlamda egonun her türlü sabitlenme eğilimini ifşa eden ve Zat’en özgür(!) olduğumuzu bize hatırlatarak, özgürlüğü arzulayanın da sınırlı benliğin kendisi olduğunu bize gösteren bir ‘ters köşe’ aracı olarak da okunabilir. “Ne ararsan kendinde ara!” Sen bütünlüğünün deposunun! Ancak paradoks odur ki aradığımı kendimde bulmam için önce uzunca bir yolculuğa çıkmam gerekir.


Yolculuğu Kolaylaştıran 2 Temel Araç


Yazıyı buraya kadar okuduysan “peki ne yapacağım” sorusu sende de doğmuş olabilir. Ne yapmalı da bu anlamda gelişmeli, ilerlemeli. 2 temel önerim olacak;

İlki 1-1 yapılan Enneagram koçluğu çalışması. Bu konuyla ilgili detaylı bilgiyi burada bulabilirsiniz; https://www.consciousbusinessturkey.com/enneagram-bireysel-analiz


Bir diğer önerim de özellikle yönetim & üst yönetim takımları bir kollektif çalışma; Takım Dinamikleri Koçluğu.


Enneagram’ın Takımlara Faydası

  • Takım üyeleri hakkında üyelere birbirleri hakkında daha derin bilgi sahibi olma fırsatı sunar.

  • Yargılama, eleştiri davranışlarını azaltır, toleransı arttırmaya odaklanır.

  • Takımın potansiyel çatışma ve zorluklarına yönelik perspektif sunar.

  • Takım üyelerinin «sağlıklı» çatışmalara girmelerine fırsat yaratır.

  • Takım üyelerinin «gerçek» katkılarının anlaşılması ve doğru takım rollerinin dağıtılmasına yardımcı olur.

  • Takım içi iletişimin niteliğini arttırır ve ortak bir yönetim dili oluşturulmasını sağlar.

  • Sahne arkası takım politiklerinin azalmasına destek olur.

  • Değişim yönetimine hız kazandırır, değişim korkusunu azaltır & adım atmaya yönelik cesaretlendirir.


Takım koçluğu ile ilgili temel bilgileri de burada bulabilirsiniz; https://www.consciousbusinessturkey.com/enneagram-takim-dinamikleri-koclugu


“Şu hayatta tek başına inzivada kalarak sadece kendi sesinin yankısını duyarak hakikati keşfedemezsin…” (Şems’i Tebrizi)

Sonsöz Yerine


Düşünüyorum da bu konuyu anlatmak, insanlarla ve iş takımlarıyla beraber olmak, Enneagram’ın onlara iyi geldiğini görmek de benim ulvi amaçlarımdan biri olmuş. Kendi manamı ararken, onu parlatmaya, açığa çıkarmaya odaklanırken çok şükür ki danışmanlık, koçluk, eğitmenlik gibi araçlar karşıma çıkmış da soluğumu rahatlatmış.


Zaten olan şey, son kertede O’nun kendi isimlerini birbirine tanıtmasıymış. Kimimizden bilgelik, kimimizden sevgi, kimimizden eylem olarak açığa çıkmış. Amaç, Kendi’sini Kendi’sine Kendi’siyle göstermesiymiş.


En güzel ibadet de işini aşk ile yapmakmış…

69 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page