top of page

Nöro-çeşitliliğe adapte olabilir misiniz?

Güncelleme tarihi: 17 Şub 2020

Özet


  • Dikkat eksikliğine bağlı bazı teşhisler var ki uzun yıllar 'aşırı-medikalize' edilmiştir. Teşhis sayısı çığrından çıkınca beyin normalitesi sorgulanmaya başlanmış ve psikoloji camiası nihayet "nöro-çeşitlilik" (neuro-diversity) kavramını mırıldanmaya başlamıştır.

  • Normal beyin veya 'ideal insan' -veya çalışan veya yönetici- tanımı aramak yerine, çeşitliliğin getirdiği avantajları kutlamak eğitim ve iş dünyasının fark yaratan stratejileri arasına girmiştir.

  • Buna en doğrudan katkıyı, kişiyi kendi biricikliği içinde ele alan ve onu şablona sokup bırakmak yerine, bir başlangıç noktası ve gelişim yolculuğu tanımlayan araçlar sağlayacaktır. Enneagram da bunlardan biri...


Nöro Çeşitlilik Nedir?


Bundan 12 yıl önce, bir Tübitak araştırması kapsamında İstanbul çapında rastgele seçilmiş ailelerle çocuk dil testi çalışmaları yapmak için evler arşınlarken, Psikolog olduğumu öğrendikten sonra ailelerin en çok sorduğu soru çocuklarının dikkat eksiklikleri karşısında ne yapmaları gerektiği idi. Bir yanda medyada sürekli irdelenen kocaman harfli ADHD (Attention Deficit/Hyperactivity Disorder) bir yanda artan Ritalin satışları arasında, psikolojik tanılamanın kutsal kitabı DSM'lerde ADHD ve onunla ilintili davranış patolojisine ayrılan sayfalar giderek artıyordu. Sonrasında şeker tartışmaları başladı. Aslında çocuğunuz hiperaktif değil fazla şekerli denmeye başladı. Kavgalar çıktı, orta yol arandı, sonra ortalık biraz duruldu.


Öyle ya da böyle o 10 küsür yıl çoktan geçti. Görüştüğüm çocukların hepsi iş hayatına atılacak yaşa geldi. Onlar teşhis edilmiş miydi bilinmez, ama 2016'da dünya çapında yürütülen bir araştırma gösterdi ki 63 milyon kişi ADHD ile boğuşuyor. (1) Boğuşuyor derken, aklınıza yalıtılmış hastane odaları veya rehabilitasyon merkezleri gelmesin. Bu insanların bir kısmı albümleri milyon satan starlar veya Amerika'da Virgin Group ya da JetBlue Airways gibi şirketlerin kurucusu olan girişimciler. (2) Hatta 2019 Small Business Economics'te yayınlanan bir araştırma ADHD ve girişimcilik arasında kayda değer bir ilişki buldu. (3) Tüm bu gelişmeler hem iş dünyasını hem de akademik dünyayı hali hazırda kabul ettiğimiz normlar konusunda düşündürmüş olacak ki, ne normal beyin ne de ideal beyin diye birşeyin olmadığına dair makaleler eş zamanlı olarak interneti kapladı.


İş hayatı açısından baktığımızda, geçmiş yılların mutlak liderlik personası arayışları yerini daha kapsayıcı daha çeşitlilik odaklı bir yaklaşıma bırakırken, psikoloji dünyası için de bir “nöro-çeşitlilik” devrimi kaçınılmaz hale geldi.


Blog'daki yazılardan – liderin paradoksu-nda da bahsedildiği gibi, romantize edilmiş lider şablonu çoktan yıkıldı, karakterler artık tüm gerçeklikleri ve tüm ikilikleriyle karşımızda duruyor. Hal böyleyken, sadece liderlerin değil, takım üyelerinin de karakterlerine çıplak gözle bakma imkanı doğuyor. 10 yıl önce ADHD şablonuna sıkıştırıp kenara ayırmaya yeltendiğimiz karakterlerin, aslında bir yandan kriz yönetiminde oldukça başarılı, yaratıcı, hızlı ve vizyoner olabildiklerine dair kontra-argümanlar geldikçe (4) beynin kendisi kadar kadar eğitim yöntemleri konusunda da kocaman soru işaretleri oluştu. Eğitim demişken, Amerika Öğrenme Enstitüsü'nün yöneticiliğini yapan Thomas Armstrong, her bir çocuğu, her genci her yetişkini kendi tekil bireysellikleri içinde ele alırsak nörolojik olarak “tipik” olan ile “çeşitli” olan arasına çizgi çekmeye gerek olmayacağını düşünüyor. ('Neurotypical / neurodiverse'). Eğitmenlik de yapan Armstrong, verdiği dersler esnasında bazı öğrencilerin sınıfta gezindiğini söylüyor ve ekliyor “tamam bu alıştığımız dinleyici davranışından biraz farklı gözüküyor ama, hem öğrenip hem hareket halinde olmak istemenin nesi anormal?” (5)


İçinde yaşadığımız toplum ve kültür gereği bazı normların, değerlerin bir takım sabitlerin olması kaçınılmaz, hatta iyi ki de varlar. Tüm bu psikolojik teşhisler, bir yandan da ihtiyacı olan insanların ilgili desteği görebilmesini sağlıyor. Ancak herşeyde olduğu gibi davranışı medikalize etmenin de aşırısı bir risk. Enneagram'daki karakter teşhislerinin neyin içinde olduğumuzu ne ile mücadele ettiğimizi ve nihayetinde neyi aşarak potansiyelimizi gerçekleştirebileceğimizi göstermesindeki çok yönlülük gibi, ruhsal teşhislerin kendimizi kategorize edip rafa kaldırmaktan daha ileriye dönük gündemleri olmalı.


Ben Kimim Bir Evet / Hayır Sorusu Değildir


Hızlı adaptasyonun bu kadar gündemde olduğu bir zamanda, odaklanmak tabii ki hiç olmadığı kadar değerli, dikkat dağıtıcı yüzlerce uyarı her an elimizde, cebimizde; ama kendimizi “hasta” kabul etmeden önce, odaklanmamız gerektiğini düşündüğümüz şeylerin doğasını da sorgulamaya başlamak, bizce kritik bir bireysel strateji.


Amerika'da; Microsoft, Amazon, Ford, EY, Google ve SAP gibi vizyoner firmalar iş yerinde "nöro-çeşitlilik" programlarına çoktan yatırım yapmaya başladı. Nörolojik açıdan çeşitlilik gösteren bireylerin düşük performanslı olarak değerlendirilmesi önyargısı yerine, artık performansa limit koyan çevresel etkenler üzerine (ofis dizaynları, mülakat yöntemleri, eğitim içerikleri) biraz daha eğilme zamanı geldi. Hepimiz bir şekilde kutulara hapsoluyoruz, mesele kutuyu tanıyıp gerekirse onun üzerine basarak yükselmekte.


Ahu Vartanyan

Psikolog


Kaynakça:



İK ve Liderler için:

664 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Ey İnsan!*

bottom of page